Tutuklu ve hükümlü aileleri, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle cezaevlerinde açlık grevinde olan mahpusların durumuna dikkat çekmek amacıyla, 2 Mayıs 2019’da, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesindeki Koşuyolu parkında basın açıklaması yapmak istedi. Aralarında Barış Annesi Hayriye Türkekul’un da bulunduğu tutuklu yakınlarını bariyer ve kalkanlarla ablukaya alan polis, açıklama yapılmasına izin vermedi. Bunun üzerine aileler polis kalkanları önünde oturma eylemi başlattı. Barış Annesi Hayriye Türkekul hakkında oturma eylemi sırasında ellerine havaya kaldırarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği iddiası soruşturma açıldı.
ERDOĞAN DAVAYA MÜDAHİL OLDU
MLSA’dan Deniz Tekin’in haberine göre, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığını başlattığı soruşturma kapsamında ifade veren Türkekul, cezaevinde olan üç çocuğu açlık grevinde olduğu için parktaki açıklamaya katıldığını söyleyerek, “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasını reddetti.
Soruşturmayı 2022’de tamamlayan Savcılık, Türkekul hakkında, “cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla 1 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı. İddianamede, Cumhurbaşkanı Erdoğan müşteki olarak yer aldı. İddianamede, Türkekul’un polis kalkanlarının önünde oturduğu sırada ellerini havaya kaldırarak “Allah belanı versin Erdoğan, Allah belanızı versin. Hepsini öldürüyorsunuz ona seviniyorsunuz hepsini öldürüyorsunuz. Hepsini Erdoğan yaptı Erdoğan yaptı…” şeklinde sözler söylediği öne sürüldü. Türkekul’un bu sözleriyle Cumhurbaşkanı’nın “şeref ve haysiyetini rencide edecek” şekilde “hakaret ettiği” iddia edildi.
Diyarbakır 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatının dava müdahil olma talebi kabul edildi.
Barış Annesi Türkekul, yaşadığı sağlık sorunlarından dolayı olay tarihinde ne söylediğini hatırlamadığını söyleyerek, soruşturma aşamasında verdiği ifadesini tekrar etti.
Avukatı Mehdi Özdemir ise Türkekul’un çocukları açlık grevinde olduğu bir zamanda bu sözleri söylediğini ve sözlerinin hakaret değil beddua olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanının siyasetçi olduğu için bu tür ağır söylem ve eleştirilere maruz kalabileceğini dile getiren Özdemir, bu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu vurguladı.
Savcı esas hakkındaki görüşünde Türkekul’un “cumhurbaşkanına hakaret” suçundan cezalandırılmasına talep etti.
YEREL MAHKEME: BEDDUA HAKARET SUÇUNU OLUŞTURMAZ
Yargılamayı tamamlayan Diyarbakır 14. Asliye Ceza Mahkemesi, Türkekul’un üzerine atılı “Cumhurbaşkanına hakaret” suçunu işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle hakkında beraat kararı verdi.
Gerekçeli kararda, ifade özgürlüğü hakkının Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) güvence altına alındığı hatırlatılarak, ifade özgürlüğü hakkı kullanılırken kişilerin hak ve özgürlüklerini ihlal edecek davranışlardan kaçınılması gerektiği de belirtildi.
Mahkeme, sanığın iddianamede suç delili olarak gösterilen bir kısım sözlerinin hakaret değil beddua sözleri olduğuna işaret ederek şu değerlendirmeyi yaptı: “Yerleşmiş Yargıtay içtihatları gereğince bedduanın hakaret suçunu oluşturamayacağı, yine sanığın ‘hepsini öldürüyorsunuz, Erdoğan yaptı’ şeklindeki sözlerinin ise görüntüler izlendiğinde Cumhurbaşkanının şahsına değil, sanığa müdahale eden tüm kolluğa yönelik söylendiği, bizzat Cumhurbaşkanı’nın şahsına hakaret belirten söz kullanıldığının tespit edilemediği görülmekle sanık hakkında atılı hakaret suçundan beraat kararı vermek gerekmiş…”
ERDOĞAN DEPREM NEDENİYLE ŞİKAYETİNDEN VAZGEÇTİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatı ve duruşma savcısı, yerel mahkemenin kararını istinaf mahkemesine taşıdı. İstinaf incelemesi devam ettiği sırada, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6 Şubat 2023’te, Pazarcık ve Elbistan yaşanan depremlerden etkilenen kentlerde yaşayan kişiler hakkında açılan cumhurbaşkanına hakaret davalarında şikâyetten vazgeçtiğine dair feragat dilekçesi gönderdi.
Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, istinaf taleplerini 7 Aralık 2023’te karara bağladı. Mahkeme, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sanık hakkındaki şikâyetinden vazgeçtiğini bildirdiği için avukatının davaya katılma ve istinaf talebinin hükümsüz kaldığına karar verdi. İstinaf Mahkemesi, yerel mahkeme kararının hukuka uygun olduğu, yasal ve yeterli gerekçeye dayandığı, verilen hükümde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle savcının istinaf talebini esastan reddetti.
Yargıtay yolu açık olmak üzere verilen karara karşı davanın tarafları temyiz başvurusunda bulunmadı.